28 Mayıs 2017 Pazar

BEN X

BEN X

Yaklaşık beş yıl önce Belçika’da otistik bir çocuk toplumun baskısına dayanamaz ve intihar eder. Bu olaydan çok etkilenen Nic Balthazar’da bu hikayeyi beyaz perdeye taşımaya karar verir. Ben X, yönetmenin ve Ben’i canlandıran başrol oyuncusu Greg Timmermans’ın ilk sinema deneyimi olmasına karşın, ikili bu işin altından başarıyla kalkıyor. Hikayeden etkilenen yönetmen, önce hikayeyle ilgili bir kitap yazmış, daha sonra da bu kitabı tiyatro oyununa dönüştürmüş. Tiyatro oyununda da filmde kullanılan belgesel görüntülere yer veren yönetmen, zamanı geldiğini düşündüğünde de kendi eserini bilgisayar oyunundaki yapıya uygun bir biçimde sinemaya uyarlamış. Bilindik teması ve basit olay örgüsüne karşın, Ben X hem derin anlamlar taşıyan hem de sinemaya getirdiği yenilikçi anlatım formuyla da dikkat çeken bir çalışma.


Ben, Aspergas sendromuna yakalanan sıradan bir otistik genç. Sinemada daha önce pek çok örneğini gördüğümüz gibi, çoğu insanın zihninde tasavvur edemeyeceği şeyleri gerçekleştirebilen, insan beyninin pek çok fonksiyonunu normal birinden daha iyi kullanabilen, detaylara verdiği önemle şaşırtıcı sonuçlara ulaşabilen bu gençlerin en büyük problemi ise topluma uyum sağlayamamak. Her şeyi detaylar bazında değerlendiren ve bu değerlendirdikleri şeyleri parçalara bölmede oldukça başarılı olan bu gençlerin, geneli algılama seviyeleri ise tam tersi şekilde başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bu gençler tek tek olayların parçalarını değerlendirebilirken, iş genel çerçeveye bakmaya ve geneli görmeye gelince başarısızlığa uğruyorlar. Çünkü kendilerini baskı altında hissediyorlar. Sessiz oldukları için sağır zannedilen, kimseye doğrudan bakmadıkları için kör oldukları düşünülen, kimseyle konuşmadıkları için dilsiz farz edilen bu çocuklar, aslında bütün duyu organlarını normal bir insanın kullandığından daha iyi kullanıyor. Her şeyi algılıyorlar, ama kendi içlerindeki dünyada yaşamayı tercih ediyorlar. Onların kendi içlerinde kurdukları dünyada dış dünyadaki gibi bir baskı yok. O özel dünyada topluma ayak uydurmaları istenmiyor, insanların saygı duyacağı biri olmaları gerekmiyor, her şeyi dar çerçeveden değerlendirmeleri ve yerleşik kurallara uymaları beklenmiyor. Onlar zaten kendi dünyalarında mutlular, sorun bizim onları algılayış tarzımızda başlıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

AGORA

AGORA Alejandro Amenábar bu sefer bize Roma İmparatorluğu’nun önemli kalelerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesinde yaşamış olan Hyp...