THE EMPEROR'S CLUB (İMPARATORLAR KULÜBÜ)
Tüm hayatını yalnızca okula ve öğrencilerine adayan bir öğretmenin hayatı anlatılıyor bu filmde. Film geleneksel ve skolastik düşüncenin yaygın olduğu bir okul ortamında geçiyor. Williem Hundert idealist bir tarih öğretmenidir. Yıllarca tarih dersini iyi aktarma açısından önemli işlere imza atmıştır. Tabi bu işleri yaparken kendi özel hayatını ikinci plana itmiştir. Eğitimin nasıl bir aşamadan geçtiğini film ve geleceği karşılaştırarak görebiliyoruz. Okulun, dersin ve konuların kutsal sayıldığı o anlayışla günümüz öğrenci merkezli anlayışı arasındaki farkı da çok iyi anlayabileceğimiz bir film. Bu film öğretmenliği hissettirir, yaşatır. Hundert kendi kurduğu eğitim ile yola devam ederken kurallarından onu saptıracak olan bir öğrenci çıkagelir. Öğrenci zengin bir ailenin çocuğudur. İlk başta okulun alışkın olmadığı hareketlerde
ve davranışlarda bulunan bu öğrenci daha sonra öğretmenin ona güvendiğini söylemesi ile bu alışkanlıkları bırakır ve iyi bir öğrenci olmaya karar verir. Öğretmenin verdiği kitapları okumaya başlar ve sınıftaki başarılı öğrencilerin seviyesine gelmeye çalışır. Öğretmenin her yıl yaptığı bir yarışma için sınav yapılır. Sınavdan başarılı olan üç öğrenci bu yarışmaya katılmaya hak kazanacaktır. Bu öğrenci de yarışmaya katılmak için var gücüyle çalışır. Sınavları okurken başka bir öğrencinin notunu kırıp bu öğrenciyi üçüncü sıraya alır. Öğretmen bu hatayı yıllar sonra itiraf eder ancak iş işten geçmiştir. Burada yapılan sistematik bir hatanın nelere yol açacağını kimlerin geleceklerinde olumsuz sonuçlar doğuracağını görüyoruz. ABD eğitim sisteminin böylesine katı, otoriter ve kuralcı bir eğitim anlayışından günümüz eğitim anlayışına nasıl geçtiğini çok iyi gözlemleyebiliriz. Ben bu farkı iyi anladığımı düşünüyorum. Böyle sancılar çekilerek günümüz eğitim anlayışı kazanılmıştır. Genel olarak film içerisinde çok fazla anlamlı mesajlar barındırmasıyla beni oldukça etkiledi. Eğitim filmleri içerisinde başucu olacak bir yapıt.
14 Nisan 2017 Cuma
TEMPLE GRANDİN
TEMPLE GRANDİN
Eğitim filmleri içerisinde belki de en anlamlı filmlerden biri. Gerçek bir başarı öyküsünü sinemaya taşıyan iyi bir yapıt. Temple otistik olarak dünyaya gelir. Annesi tarafından fark edilince doktora götürülür ancak doktor onun otistik olduğunu artık konuşamayacağını hatta onun bir akıl hastanesine yatırılması gerektiğini söyler. Ancak annesi bunu kabul etmez ve kızını kendi çabalarıyla eğitmeye çalışır. Film konusu itibarıyla günümüz otizm hastası insanların yaşamına ışık tutması açısından çok önemli. Annenin gösterdiği iradeyi her insan gösterebilirse bu dünyada otistik bireyler daha başarılı işler yapabilir daha iyi yerlere gelebilirler. Ancak günümüz ekonomik sıkıntılar her aileye bu fırsatı maalesef vermiyor.
Temple burada birçok otistik bireye model olacaktır. Bu filmi izlerken bunu zaten gördüm. Ve bu filmi izleyen herkes zaten bunu görecektir. Temple ancak 4 yaşında konuşmaya başlar. Gittiği okullarda başarısız olur. Çünkü onun anlama yöntemi farklıdır. Temple görsel olarak öğrenmeyi gerçekleştirebilen biridir. Günümüzde birçok otistik birey bu yüzden eğitim hayatlarını yarıda bırakmak zorunda kalıyorlar. Bu bireylerin nasıl öğreneceği onlara en uygun öğrenme yönteminin ne olacağı belirlenmelidir. Ancak bu şekilde bu bireylerin başarılı olmaları sağlanabilir. Temple kendisine uygun bir plan ile eğitim alarak başarılı olmuş ve dünyaca tanınmıştır. Filmin bende bıraktığı en önemli şey empati becerisinin önemini kavratması. Tüm dünyanın Otistik bireylerden oluştuğunu ve sadece sizin normal bir birey olduğunuzu düşünsenize böyle bir şeyi ben istemem. İşte bu noktada empati yapmamız gerekiyor. Onları anlamak onlara yardımcı olmak bizim için bir görev niteliği taşımalı. İşte o zaman dünya daha yaşanır bir hal alacaktır. Çevresinde otistik birey olan kişilerin kesinlikle izlemesi gereken bir film bence. Bu filmden dersler çıkartarak onlara nasıl davranılacağı hakkında çok şey öğreneceklerdir. Onların dediği gibi "Farklıyım ama eksik değilim, kendi kendime yeterliyim."
Eğitim filmleri içerisinde belki de en anlamlı filmlerden biri. Gerçek bir başarı öyküsünü sinemaya taşıyan iyi bir yapıt. Temple otistik olarak dünyaya gelir. Annesi tarafından fark edilince doktora götürülür ancak doktor onun otistik olduğunu artık konuşamayacağını hatta onun bir akıl hastanesine yatırılması gerektiğini söyler. Ancak annesi bunu kabul etmez ve kızını kendi çabalarıyla eğitmeye çalışır. Film konusu itibarıyla günümüz otizm hastası insanların yaşamına ışık tutması açısından çok önemli. Annenin gösterdiği iradeyi her insan gösterebilirse bu dünyada otistik bireyler daha başarılı işler yapabilir daha iyi yerlere gelebilirler. Ancak günümüz ekonomik sıkıntılar her aileye bu fırsatı maalesef vermiyor.
Temple burada birçok otistik bireye model olacaktır. Bu filmi izlerken bunu zaten gördüm. Ve bu filmi izleyen herkes zaten bunu görecektir. Temple ancak 4 yaşında konuşmaya başlar. Gittiği okullarda başarısız olur. Çünkü onun anlama yöntemi farklıdır. Temple görsel olarak öğrenmeyi gerçekleştirebilen biridir. Günümüzde birçok otistik birey bu yüzden eğitim hayatlarını yarıda bırakmak zorunda kalıyorlar. Bu bireylerin nasıl öğreneceği onlara en uygun öğrenme yönteminin ne olacağı belirlenmelidir. Ancak bu şekilde bu bireylerin başarılı olmaları sağlanabilir. Temple kendisine uygun bir plan ile eğitim alarak başarılı olmuş ve dünyaca tanınmıştır. Filmin bende bıraktığı en önemli şey empati becerisinin önemini kavratması. Tüm dünyanın Otistik bireylerden oluştuğunu ve sadece sizin normal bir birey olduğunuzu düşünsenize böyle bir şeyi ben istemem. İşte bu noktada empati yapmamız gerekiyor. Onları anlamak onlara yardımcı olmak bizim için bir görev niteliği taşımalı. İşte o zaman dünya daha yaşanır bir hal alacaktır. Çevresinde otistik birey olan kişilerin kesinlikle izlemesi gereken bir film bence. Bu filmden dersler çıkartarak onlara nasıl davranılacağı hakkında çok şey öğreneceklerdir. Onların dediği gibi "Farklıyım ama eksik değilim, kendi kendime yeterliyim."
SOMETHİNG THE LORD MADE (TANRIYI OYNAYANLAR)
SOMETHİNG THE LORD MADE (TANRIYI OYNAYANLAR)
Gerçek yaşamdan sinemaya uyarlanmış güzel bir eğitici film. Daha çok tıp dünyası içinde olan ilgi alanları bu yönde olan insanların kesinlikle izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Film yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor. Başarılı bir doktor olan Dr. Alfred Blalock kendisine yardımcı olması için bir asistan alır. Ancak bu asistan tıp
Gerçek yaşamdan sinemaya uyarlanmış güzel bir eğitici film. Daha çok tıp dünyası içinde olan ilgi alanları bu yönde olan insanların kesinlikle izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Film yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor. Başarılı bir doktor olan Dr. Alfred Blalock kendisine yardımcı olması için bir asistan alır. Ancak bu asistan tıp
alanı ile ilgili olan ve eğitimini bu yönde almak isteyen biridir. Asistan kendisinden beklenmeyecek şekilde yeni fikirler üreterek doktorun ilgisini çeker. Doktor da bunlara kayıtsız kalmaz ona tıp alanında yardımcı olur. Film yaşanmış bir hikaye üzerinden yapıldığı için benim oldukça ilgimi çekti. Daha sonra doktor daha önce tedavisi bulunmamış bir hastalık için uğraşır ve sonunda asistanın yardımıyla bu hastalığa çare bulur ve ameliyata girer. Ameliyat başarılı olur. Doktor tüm dünya tarafından konuşulmaya başlar. Ancak asistandan hiç söz edilmez. Çünkü asistan diplomasız bir kahramandır. İnsanların belli bir yere gelmesi için diplomanın gerekliliği anlaşılmaktadır aslında. Günümüzde elinde diploması olmadığı halde müthiş başarılara imza atmış çok sayıda insan vardır. Önemli olan bu tür insanlara yaratıcı fikirlere sahip çıkmak onları desteklemektir. Ben filmin hayatımız açısından çok önemli anlamlı mesajlar verdiğini düşünüyorum. Asistan hayal ettiği okulda istediğini başarır. Hayatımızın her evresinde yeni şeyler öğrenmek ister insan bu filmde de görüldüğü gibi insanların her başarısı sadece bir diploma ile sınırlı değildir. Filmi kaç defa izledim ve zaman buldukça izlemeye devam edeceğim.
LEAN ON ME (BANA GÜVEN)
LEAN ON ME (BANA GÜVEN)
Öncelikle film ABD yapımı bir film. ABD'nin New Jersey eyaletinde bulunan bir lisenin başarısızlıktan başarıya nasıl geçtiğini nasıl çağ atladığını anlatan güzel bir eğitim filmi. Lisede öğretmenlik yaptığı sırada zorla tayin edilen Joe Clark adında bir öğretmen lise yönetimi tarafından tekrar tayin edildiği liseye geri çağrılır. Ancak bu sefer müdür olarak istenir. Clark bu teklifi kabul eder ve 20 yıl önce tayin edildiği okula tekrar müdür olarak gelir. Ancak okul bıraktığı gibi değildir. Okul resmen bir suç kurumu haline gelmiştir. Ancak Clark bu durumu düzeltmekte kararlıdır. Katı ve bencil tutumu ile okulu düzene sokmaya çalışır. Film bir eğitim ortamında nelerin olabileceğini gözler önüne seren çok etkileyici bir yapıt. Yönetici ve yönetici kadrosunun bir okul için ne kadar önemli olduğunu bu kadroların vasıfsız ve bilgisiz olmalarının oluşturacağı kötü görünümü de çok iyi ele almış.
Filmin konusu itibarıyla ele aldığı değerler itibarıyla yönetim işleriyle ve eğitim alanıyla ilgisi olan herkes tarafından izlenip dersler çıkarılması gereken bir yapıt. Clark sert tutumuna rağmen okulda düzeni sağlar. Günümüzde de katı yönetime sahip liseler görünüşte düzenli ancak olayın içine girdikçe o düzenin yok olduğunu görürüz. Film ABD eğitim sisteminin geçirdiği müthiş değişimi de gözler önüne serer. Eski baskın skolastik düşünce yapısına benzer işleyişlerin olduğu eğitim anlayışında günümüz çağdaş eğitime nasıl geçildiği çok iyi analiz ediliyor. Okulların siyasete alet edilmesinin olumsuz sonuçları da bu filmde güzel bir örnekle açıklanmış bir nevi eleştirilmiştir. Bu filmin konusu zaten yaşanmış bir olaydan alınarak oluşturulmuş. Geçmiş ile günümüzü karşılaştırma fırsatı veren nadir filmlerden olduğunu düşünüyorum. Eğitim alanında bunu konu edinen gerçek yaşanmış olayları perdeye aktaran nadir filmlerden olduğunu da düşünüyorum. ABD bu eğitim anlayışından günümüz eğitim anlayışına geçmiş bunlardan dersler çıkartarak geçmeyi başarmıştır. Bizim de bunlardan dersler çıkartarak çağdaş eğitimi destekleyen kuruluşlar haline gelmemiz gerekiyor.
EĞİTİMDE FİLM KULLANIMI HAKKINDA
EĞİTİMDE FİLM KULLANIMI HAKKINDA
Eğitim, hafife alınmayacak kadar önemli, üzerinde düşünülecek kadar da kıymetli bir şeydir. İşte bu yüzden eğitim üzerine yeni fikirler üretmek, eğitimin daha sağlıklı olması için önemlidir. Bu kitap da eğitime yeni bir bakış açısı getiriyor. Bu bakış açısı getirilirken denememiş bir şey denenmiş "Eğitimde Film Kullanımı." Bu kitap bu yüzden oldukça değerli. Kitabı ilk çıktığı yıllarda alıp inceleme fırsatım oldu iyi ki almışım iyi ki alanında yeni ve özgün olan bu eseri inceleme fırsatını geri çevirmemişim. Günümüzde eğitim artık çok farklı bir boyut kazandı. Öyle ki çağdaş eğitimin öncüleri olarak kabul edilen batı ülkeleri artık geleneksel eğitim anlayışından uzaklaşıyorlar bunu yıllar önce başardılar. Biz de bu yolda ilerleme katettik diyebiliriz. Ama henüz onların seviyesinde değiliz. İşte bu yüzden, onların seviyelerine ulaşmak için bu tür yapıtları, kitapları çok iyi analiz edip değerlendirmemiz gerekiyor. Geleneksel eğitim bizde henüz bitmiş değil aksine çok fazla kullanılıyor. Film kullanımı geleneksel eğitim içerisinde çağdaş bir anlayış olarak kullanılabilir. Bir konuyu uzun uzun saatlerce anlatabilir bir öğretmen bu konu çoğu öğrenci tarafından anlaşılmayacaktır anlaşılsa bile kalıcı olmayacaktır. İşte bu noktada konuyla ilgili bir filmin izletilmesi çok daha yararlı ve eğitici olacaktır. Öğretmenler bunu yapmak istiyorlar ancak hangi filmi izletecekleri konusunda karar vermekte ya da uygun filmi bulma konusunda sıkıntı yaşıyorlar. İşte bu kitap öğretmenlere tam bir rehber olacak yeterlilikte. Eğitim temaları olan filmleri konu alan kitap öğretmenlere istedikleri filmleri rahatlıkla sunabilir. Filmlerin birçoğu zaten yaşanmış hikayeleri aktarıyor. Bu öğrencileri daha fazla motive edecektir. Bir başarı hikayesini konu alan filmin izletilmesi öğrencide geleceğine dair olumlu fikirler bırakacaktır. O yüzden bu kitabın ülkemizde hak ettiği değeri alması gerektiğini düşünüyorum. Kitabı oldukça beğendim ve öğretmenlik hayatımda bu kitap benim için önemli bir referans kaynağı olacak.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
AGORA
AGORA Alejandro Amenábar bu sefer bize Roma İmparatorluğu’nun önemli kalelerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesinde yaşamış olan Hyp...
-
LEAN ON ME (BANA GÜVEN) Öncelikle film ABD yapımı bir film. ABD'nin New Jersey ey...
-
AGORA Alejandro Amenábar bu sefer bize Roma İmparatorluğu’nun önemli kalelerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesinde yaşamış olan Hyp...
-
THE EMPEROR'S CLUB (İMPARATORLAR KULÜBÜ) Tüm hayatını yalnızca okula ve öğrencilerine adayan bir öğretmen...





